Sayfalar

24 Eylül 2007

you've got mail

Yorgun ve ışıksız bi’ gece daha bekledikten sonra yatağında sessizce dalmıştı o’nun rüyalarına, dinlenmek adına uzanılan gökyüzü almıştı ruhumu maceradan maceraya..

Birden uyandı. Okula geç kalan çocuğun tedirginliğiyle telefonuna baktı, kapalıydı telefonu öyleyse iş yoktu bu gün. Daha önce hiç bu tereddütle kalktığını hatırlamadı garip bir şeyler vardı günde. Kalktı yatağından evi dolaşmak istedi, ufaklığın yaramazlık yaptığını düşünüyordu. Aşağıya indi salonda geceden kalma dağınıklık ve ufaklığın oyuncakları ama ufaklık yok. Üst kata çıktı tekrar, banyonun koridorunda bir şeyi kemirmeye çalışıyordu yine, bu seferki ütünün fişiydi. Onu görünce fişi bıraktı ve ayaklarına dolanmaya başladı, acıkmıştı Myki. Mutfağa indiler birlikte ufaklığa bir şeyler verirken uyanışını düşünüyordu saat erkendi oysa, neden bu saatte kalkmıştı, onu uyutmayan neydi, bulamamıştı. Kapıyı açtı ve odasına geçti, düşünmesi gereken tek şey bahçede oynayacaktı artık ve bulmalıydı garip olanı. Telefonunu açtı önce, sonra gelen fax’a baktı işten gelen garip delil saçmalıklarıydı hem de iş yokken. Bilgisayarını açarken kahvesini hatırladı birden, mutfağa inmişken halledecekti ama nedense unutmuştu. Aşağıya indi myki yemeğini çoktan boğmuştu ve ortalıkta yoktu, su hazırlanmış fincandaki kahveleri kendinden geçirmek için bekliyordu. Kahvesini aldı ve bahçeye çıktı yavaş yavaş gelen güz fırtınaları camları sarsmaya başlamıştı gece, ağlayan söğüt’ün saçlarının dağınıklığından da anlaşılıyordu bu. Dalgalar kum yüklü ve sık sık patlıyordu kumsalda, balıkçılar bile yoktu denizde. Myki yemeğin verdiği ağırlıkla verandadaki yastığına kıvrılmış oyuncak bebeğini kemiriyordu yanına gitti ve okşadı anlamadığını bildiği ancak sürekli söylediği sözlerle. Yan bahçeden bahçesine sarkan çam ağacını gördü. Pek bi’ cılızdı dayanamamıştı gece güz habercisine. Başka bir çam ağacını hatırladı. Yakın bir evin küçük bahçesinde gördüğü tek ağacı. Sonra evi hatırladı. İki katlıydı, kerpiçti. Küçük bahçeyi yan tarafına almıştı. Bahçeye bakan ince uzun bir pencere vardı. Bahçeye girmiş çam ağacının dibine çökmüş, pencereden bakmaya başlamıştı. İçinde yaşanan acıları taşıyor gibiydi duvarları. Hala toplamadığı hamağına ilişti gözü onu da bi’ara yapmalıydı ama şimdi zamanı değildi. Nasıl toplanacağını düşündüğü salonun yüzüne bakmadan odasına çıktı. Bilgisayarı açılmıştı şarkıyı açtı önce sonra maillerine baktı..


Beklediği gelmişti…

*her daim sevi'yle, şartsız..

4 yorum:

^^w^^קรเк๏קคt^^w^^ dedi ki...

beklediği mi geldi beklediği kişiden mi geldi :)
burası önemli
görücez bakalım.
beklediği geldiyse içeriğini biliyordur .
beklediği kişiden gediyse içeriği meçhuldür öylsei daha heyecanlı ...................

Nis dedi ki...

Beklediği kişi gelsin beklemediği bir şekilde....

Arolium dedi ki...

beklediğim kişiden geldi, içeriği mechul..

kendisinin gelmesi ütopya..

Unknown dedi ki...

ah... beklenen her ne ise geldiği zaman güçleniyor insan