.:Arolium:.
Sayfalar
6 Nisan 2020
O²
Kim bilir,
Deniz kokuyordur senin gözlerin ve yağmurda ıslanmış balık kadar anlamlıdır suretinin kompozisyonu..
Öpülesi...
*Son iki negatif, artık hastayım...
3 Nisan 2020
Sevişmek için uygun bedeni ararlar..
Kobayları denerler sürekli..
Önce sözlü sonra uygulamalı..
Ve karar anı..
Veto..
Kobay değişir hemen, uygun beden bulununcaya kadar...
Kadınlar sevilmeyi bilmez..
Dar alanda kısa paslaşan nöronları, sürekli kapıldıkları halüsinasyonları, senaryosunu yazıp dağıtmayıp oynatmaya çalıştıkları oyunları, şüphe içerisinde buna izin vermez...
2 Nisan 2020
gitkumdaoyna
evcilik oynanan arkadaşların parmaklarına batan kıymığın verdiği acıda kaldım..
ve yıllarımı unuttuğum bi’ yerde bıraktım..
en güzel oyuncağını saklayıp, sonra yerini unutan çocuğun bilinçsizliğinin dışında.
bilinçlice unutulmuş bi’ oyuncak gibi..
şimdi,
bi’ kıpırtı ruhumda
kumdan malikâneler yapma isteği yeniden.
evcilik oyununda plastik bıçakla kestiğin parmağını pansuman etmek gibi..
başladı yine
düşük seviyeli kalp krizleri, bir kaç damlalık beyin kanamaları...
*benim başım ağrır senin nöronlarına nikotin kaçsa..
1 Nisan 2020
hayalmahsülleriofisi
kilitlenen düşüncelerinin ayaklarına kan pompalatmadığının farkına varırsın dizlerinden ayak bileklerine doğru süzülen karıncalanma ile. Uzatırsın ayaklarını, bi’ tutam nefes alırsın sonra kilitlenen beynin yine aynı kapıyı açar sana..
21 Temmuz 2010
14 Ağustos 2009
1 Ağustos 2009
cezir
ben bekleyecek olmanın tedirginliğinde sense gitmek zorunda..
beni al nemruttan adıyamana savur yeniden yeşert istiyorum.
dağdan taşa vur üzerime yağmur bulutları doldur ve ağlat onları diye bekliyorum..
*51 batıyor.
01agsts2bin9
14:30
29 Temmuz 2009
overdose
bu tatlı yorgunluğun yanı sıra sevi hep olsun istersiniz ama bazen donduruverir insanı ve öylece kala kalırsınız. durup izlemek istersiniz. saatler geçmezken günün bitmesini gözler, kaç gün oldu diye saymayı istersiniz ama zaman geçmez.
sanki tamamen duruverir. hiç bitmesini istemediğiniz bi' anı dondurmak isterken, hiç istemediğiniz bir yerde dururverir ansızın. gözleriniz uykusuzluktan kan çanağı olur. içten içe yanar, alnınızdan göz çukurlarınıza doğru dağılan bir baş ağrısıyla.
ancak öldürmez.
sevi kişiyi öldürmez..
*55 batıyor.
29tmmz2bin9
11:35
20 Haziran 2009
92 battı
her şey bir kenara dursun bi' süreliğine,
daralmalarım, bunalmalarım ve gel gitlerim ırak olsun kısa bi' senliğine,
biraz sana sürükleyip kendimi gelmek istiyorum kokunun derinliğine,
tutsam diyorum,
ısınsam diyorum aya'nın terinde ve uyanıyorum kan ter içinde,
bakıyorum ki.!
yok parmak uçların tenimde..
seni öyle seviyorum ki,
dolaşmalı parmak uçların bedenimde..
*17hzrn2bin9
22:29
8 Mayıs 2009
26 Şubat 2009
5 Temmuz 2008
tepki yitimi
O akvaryum ne zaman balığına kavuşur ve sen ne zaman anlamsız koşuşturmacalarını bir sevi’ye ulaşmak için bi’ istasyonda anlamlandırırsın işte o zaman anlaşılır bunun derinliği..
Bu düşünebileceklerinden çok öte ve hat safhada farkı. Bunu ancak hissizleştiğinde hissedebiliyor insan. Acının doruğa ulaştığı yerde gözyaşı gelmezmiş gözlerden, bu buna benziyor. Bazen bazı şeyleri o kadar fazla hissedersin ki sonra birden bütün hissini alır ve gider..
Geriye ne mi kalır?
Hırs kalır, şiddet uygulama arzusu ve nefret kalır geriye..
Balıkla su birleşmeden, içinizdeki öfke dinmeyip hislerinizi geri vermeden kurtulamayacağınızı bilirsiniz bu hissizliğin verdiği acı histen. Kırpamaz olursunuz gözlerinizi, içinizin vermediği gözyaşlarınızı kapaklarınızın azad etmemesi için gözlerinizden..
Sonra uyursunuz sessiz ve derinden..
*patlak balon'A..
2 Temmuz 2008
ansızın
kızın karşısında şaşırmış, kendimden geçmiştim..
elimde olmadan '' Hangi güç bu bezgin, düşünceli gözlere parlaklık verdi? Bu çükmüş, solgun yanaklara kan nereden geldi? Bu yumuşak yüz çizgilerine tutkuyu kim verdi? Bu gögüsler neden böyle kabarıp kabarıp iniyor? Bu soluk yüzlü kıza birdenbire bu canlılığı, diriliği, güzelliği veren nedir? Kim onun yanaklarına bu gülücüğü kondurdu? Bu hayat dolu, şen şakrak kahkahaları veren kimdir?'' diye sordum kendi kendime..
*güzelliğine benzetme bulmak zor. sen iyisimi sana benzemeye çalışan her şeyden sor..
24 Haziran 2008
o'
elinde dondurma kabı, televizyon karşısında selpaklardan bir yatak içerisinde ağlıyor..
tekrar olmayacakların erken özlemine kapılmış bi' kadın,
gelecek günlerin nasıl geçeceğinin farkına varmaya çalışıyor..
*onu tekrar yaşama bağlayacak aşk'a bedelsin..
20 Haziran 2008
trappings
Kadın, daha bi' umutludur gelecekten. Beklediği bir şey yoktur kadının. Beklediği anda gelmiyeceğini bilir ve gelmesini istemediği zamanlarda bekler, diğer zamanlarda aklına bile getirmezdi istediği için gelmesini..
Bazen bunalsada bu geçişlerden dayanmak zorundadır kadın. Hatırlamaya çalışır gideni beklemeden önce gidecek olanın geliş zamanlarını. Zaman ilerlemiş, kadının sol yanındaki kullanılmayan uzuv körelip işlevini yapamaz hale gelmiştir..
Kadın, salgı bezlerinin bir zamanlar salgıladığı adı bilinmeyen o tropikal meyve tadının tekrar kanıyla birlikte pompalanması istemektedir.
Çünkü kadın, kendisini öldürecek amansız bir hastalıya yakalanmış gibi hisseder..
Kadın, yalnızdır..
*senden içeri senle konuşur benden içeri ben..
9 Haziran 2008
yasak
*tebessümü beş par etmeyen insanlar fiyat biçilemeyen gülüşlerinizi erteletmesin..
29 Mayıs 2008
nâdanlık
Elindekilerden çok kafanın içindekileri önemseyerek.
Sana bedeli ağır hatalar yaptıracakları önemseyerek,
gittin..!
*can yanıcı bi' maddedir..
22 Mayıs 2008
9 Mayıs 2008
sustuk
6 Nisan 2008
aferrör
af, yaptığının farkında olup bunu düzeltmek için yeltenene uygulanması düşünülecek bir şeydir. hatayı yapıp hatayı hata ile desteklemeye çalışan insan için af ütopik bir şeydir ve bu ütopik olgu onlar için yoktur. onlara sorulacak olursa olanlar hata değildir ve af beklenmemelidir..
bencilliğin bi' nedeni olarak karşımıza çıkar bu durumlar ve bencillik de haz açlığından kaynaklanır. eğer haz açıysanız sizi hiç bir şey tatmin etmez ve hiç bir şeyden mutlu olmazsınız. bir şey aramadığınızı düşünürsünüz sürekli ama aradığınız asıl şey, sürekli oluşan ancak göremediğiniz ütopik olguların gecikmişliğinin verdiği acının dindirilmesi için son bir ütopik olgu..
ama yok..
af,
yok..!
bu bir oyun değil farkındayım aslında ama bazen istemiyor değilim. hayat bi frp olsa ve ben ona tam bu noktada kocaman bi' t harfi koyarak tatil modu versem de uğraşmasam..
30 Mart 2008
hazırlık
Aynanın karşısına geçmiş doğal güzelliğini örtbas etmeye çalışıyor yine bi’ kadın. Yüksek ökçeleri üzerine giydiği elbisesi annesinden kalmış, saçlarını da salmış annesine benzemek istercesine. Aslında örtbas etmeye çalıştığının mutsuzluğu olduğunu silememiş gözlerinden. Kapamaya çalışıyor elindeki sünger parçasıyla acılarla paramparça olmuş yüzünü. Her darbede açılan yarıklarını doldurmaya çalışıyor mutluluk tozuyla..
Gitmeye hazırlanıyor kadın..
Arada bi’ mutlu olmak istiyor, bazen kendini farklı hissediyor. Olmasını istedikleri üzerinde yoğunlaşmak için aşırı mutlu olup olmasını istediklerine kilitleniyor. Hakkında bi’ fikir sahibi olmadığı konuları mutlu düşünüp üzerlerine mutluluk yüklüyor. Pozitif veya negatif sonucunu bilmiyor ama yaşamsal mutluluk desteğine yasa dışı olarak ulaşıyor..
Yolcu önce bilinçaltının karanlıklarına dalar.
İç dünyamızın bu karanlığı; gerçek benliğimizin, tanrının şekilsizliğinin göz kamaştırdığı yerdir..!
5 Mart 2008
duvar
*kelime oyunu..
4 Mart 2008
020906
olanlar, yaşananlar saf su ile temizlenebilecek miydi.?
bilinmez...
eski zamanlar geldi aklıma, bir hayat kadınına aşık olan jön zamanları. hamama götürülürdü kadın, neyden arınması beklenirse.? değişen ne oluyordu acaba oradan çıktığında.? her şeyden arınılıyor muydu.? içi de temizleniyor muydu.? peki ya düşünceleri.? yoksa jön kandırılıyor muydu siyah beyaz şeritlerde.? yağmurun yetmeyeceği bir gerçek, pislik o kadar çok ki içimize işlemiş, düşüncelerimizi karartmış.. yağmur duasına değil, düşüncelerin aydınlığına çıkalım..
açılsın gözler...
çocukluğum geldi aklıma.. yırtık elbiselerimi annem yamardı, bende giymek istemezdim.. yenilerini alalım derdim ekonomiden bihaber ve hep aynı cevabı alırdım annemden.. ''yırtık yada yamalı olması önemli değil, temiz olması önemli olan.'' şimdi insanlara bakıyorum, tertemiz giyimli, boyalı ayakkabılı, süslü püslü insanlar.. sonra tanıyorum insanları, görüyorum görüntü ve düşüncedeki tezatlıkları.. dış görünüşlerini değiştirmişler, temizlenmişler ancak içleri, içleri hala aynı..
pis...
aşklarım geldi aklıma, yağmurun kurtaramayacağı aşklarım.. ne hamam nede yağmur, ıslah edilemeyecekler geldi aklıma.. düşüncelerimi avuçlarına veremezdim ki, yetmiyordu ki kelimeler.. olması gerekenleri anlatmaktan, içlerini temizlemeye çalışmaktan düşüncelerim kararır oldu.. karardıkça hak verdim, karardıkça anladım.. düşünceleri kara insanlar benden önce karşılaşmış onlarla, onlarda sorgulamış ilk başlarda, yetmeyince kelimeleri onlarda kirlenmiş.. temizlenemeyeceklerini kabullenip devam etmişler kirletmeye..
pisliğin neresinden dönersek temizlik, diyememişler...
hayatım geldi aklıma. .. ...
*tanrım yağmur yağdır yeryüzünde pislik çok..
1 Mart 2008
27 Şubat 2008
24 Şubat 2008
22 Şubat 2008
yoltek
nasıl yüründüğünü bi’ türlü öğrenemediğim, geç kalınmış olduğunu düşündüğüm, o tehlikeli yolun başındayım yine..
ne yöne yürüyeceğimi bilmiyorum aslında, aslında yola ilk adımımı attıktan sonra bana diğer adımlarımı attıracak hisleri yakalamayı bekliyorum, elime bir mum yada meşale olacak, bilgiyi arıyorum..
artık düşünmeden yürümek istiyorum, ardımda ne oluyor yada göremediğim ne var diye düşünmemeliyim artık, başka bi’ çarem yokmuş gibi kapamalıyım gözlerimi ve yavaş yavaş ilerlemeliyim..
dönemeyeceğimi bilsem de yürümeliyim..
*hoşgeldin içime..19 Şubat 2008
nasıl
12 Şubat 2008
3 Şubat 2008
sheytansın
1 Şubat 2008
D!kKaT
29 Ocak 2008
artık help yani
bu ikilemenin yanında birazda kırgın.
biri başımı kaşıyabilir mi?
okşayadabilir..
*battery low(e)..
27 Ocak 2008
25 Ocak 2008
zontalık
*ciğerim olmayabilir peki ya kalbim..
15 Ocak 2008
küfür
yoruldum biliyor musunuz, yoruldum. bu med cezirlerden artık daraltı geldi. ellerimi parmaklarım birbirine değmeyecek şekilde havaya kaldırıp hareket eden her şeye DURun diyesim var bi' an ve o an durmalı her şey. düzenlemeliyim olmakta olan olmazları. sen şöyle ol, sen böyle sonuçlan, sen bu yönde ilerle diyip ellerimi birden indirmeli ve seyretmeliyim olacakları. ama olmuyor, olmayınca da insan yoruluyor..
evren, bi' yaratığın beyni ve dünya o beynin nöronlarından sadece birisi. nöronuna soktuğumun yaratığı...
12 Ocak 2008
errör
10 Ocak 2008
7 Ocak 2008
après
sonra..
sen çıka geliyorsun yara bere içerisinde, benden farksızsın. canın o kadar yanmış ki kelimeleri üflüyorsun adeta. müdehale etmek istiyorum sargılarına, canının yangısı geçsin diye çırpınıyorum, gözlerini açtığında karşında bulacağından korktuğun karanlığın yerinde ışık olmaya çalışıyorum. kendi karanlıklarımı sıyırıp karanlığına dalıyorum gözlerim kapalı. düşünmüyorum biliyor musun ne olacak neresinden çıkacağım diye. çıkamasam ne olacak ki. beni günden güne saçmalıklarının içine daha fazla çeken hayat bi' başka hayata girdiğimde beni salmasa ne olacak sanki. ölsem orada kalıp ne olacak. ne kalacak benden, bu kelime tümcelerinden geriye ne kalacak.?
sonra..
fa diyezden dem vuran orkestran mi minörden çalmaya başlayacak. hayat titreşimi olmayan mahseninde yine kendi kendine soruyor olacaksın 'ne olacak.?' diye. nereye kadar böyle gidecek sorusu sürekli azalmakta olan nöronlarını kemirip duracak. gelmeyecek mucizeyi bekleyip duracaksın çürüdüğünden bi' haber, kokunun değişti gerçeğiyle. bebek tenine benzer teninden yoğunlaşan kokun yavaş yavaş yerini bakteriyel sagılara bırakacak. içten içe içinde öleceksin yaşamına doyamadan..
sonra..
senden geriye ne kalacak. içinde yitip gidenlerden sonra kas katı bedeninden geriye ne kalacak. duyulmamana imkan vermeyecek derecede bağırdığını sanıp sessiz sedasız kalacaksın karanlıkta. seni terk eden ruhundan arta kalanlarla görünmekten korkup saklanacaksın hep karanlığa. gözlerine bakanın kendisini gördüğü gerçeğini dışlayıp karşına aldıklarının karanlıklar olduğunu göremez olmuşsun karanlıkla kaplanmış gözlerinin yansıdığı aynalarda..
sonra..
elim aya'nın sıcaklığında, anlamsızlıklar bütününe bi' anlam yükleyip sorumluluk almam yolunda adımlar attırmaya başladın bana..
peki ya sonra..?
*ölmeyecek kadar saf, yaşayacak kadar akıllıyım.
6 Ocak 2008
search
4 Ocak 2008
wuuu
Olanlar o kadar saçma ki anlatsam inanmazsınız şu an ama cidden hat safhada saçma şeyler oluyor..
Ve üzülüyorum.
Ayrım yapmak istedim önce o'na üzülüyorum buna üzülüyorum diye ancak yapamadım, ben toptan üzülüyorum.
O'na üzülsem, beni de bağlıyor ki üzülüyorum.
Buna üzülsem, bende içindeyim ki üzülüyorum.
Şuna üzülsem, görüyorum ki üzülüyorum.
Üzülmesem mi acaba s..edip '' her insan kendi kulağından çekilir.'' diyip bende bi kenara mı çekilmeliyim, bilemiyorum..
Şu an sadece hareketsizce bekliyorum. Suyun dibine batmış oksijen tüpüm dolu etrafımdaki köpek balıklarının gitmesini bekliyorum. Zamanım dolsa da şu gece mesaisinde, saatim çalıp beni uyandırsa ve gitsem işe bu kabustan çıkıp. O kadar zor ki hayaletlerle uyumak, hayal gücünüzün tıkanmasına bağlı. Gerçeğinden korkup yaklaşamayacağınız her şeyin ölüsü var karşınızda ve hepsi ölmelerine kızgın sorumlu aramakta. Her gece düşüyorum o sinirli, hayatsal titreşimleri olmayan yaratıkların arasına. Her gece yenileri ekleniyor, ilk kez görüp daha fazla korktuklarım cabası. Saatim kurtarıyor beni gecelerden, daha yatalı 2 dakika olmamış sanki, sanki gözüme uyku girmemiş, hiç uyuyamadan kalkmışım ama saatler geçmiş hayaletler ormanında. Bi' de müzik götürür beni hep, hep garip şeyler hissettirir bana ve sürükler beni hayal ormanına. Seviyorum o anları, kendimi huzurlu hissettiğim bi' kaç sistemden birisi. Geniş omuzlu bi' şovalye hayaletler ormanına girmiş, o sinirli yaratıkları bir bir doğruyor. '' Sleeping with ghost '' diye bağırıyor, her yöne kılıcını savuruyordu. Kılıcıyla buluşan ruhsuzlar rengarenk çiçeklerin ruhlarında ormana dağılıyordu. Müzik, tam ben giderken, tamda her şeyden vazgeçmişken, benide götür diyor ve gitme amacımı yok ediyordu. Bir türlü birleştiremiyordum keskin kenarı yumuşak tenimle. Sonra yaşama düşüyorum bi' yerden, yüksekce bi' yerden ıslak bi' şekilde toprağa çarpıyorum ve devam ediyordum mutluluk hormonumu bitirmeye...
*şiişşşşt. 3 maymun..
28 Aralık 2007
sonpost
25 Aralık 2007
fly
22 Aralık 2007
karmakoma
Kulaklarımda bi' çınlama, veda bütün tonlara...
*pansuman gerekli beynime biri kalp masajı yapsın..
21 Aralık 2007
Karanlık sinerken incecik tenime, sanarken uyuduğumu ben ve muhtaç iken bir yudum beyaza, zor sarıldım karanlığa..
Veda tüm tonlara..
18 Aralık 2007
buradandevam
14 Aralık 2007
mim
En saçma huyum sanırım aç karnına sigara içmek. Dokuları malignant transformasyonu geçiren birisi için bu ölümcül bi' hata ama ne yapayım saçmalık işte adı üstünde. Bunun üzerine saçmalıkda tanımam..
Cep telefonu kullanırım en nokiasından hatta bi' dönem telefon bağımlısı olarak bile yaşadım. Telimi oyun oynamak için alanlara uyuz olur(d)um. Oyun barındırmıyorum artık telimde tel dediğin fotoğrafta çekmeli ama siluet değil portre çekmeli :)
Aşk dediğin şey çok enteresan bir şey. Kimine huzur kimine ise -luk ekiyle birlikte gelir. Nasıl ve nereden geleceği belli olmaz bazen uzak bi' diyardan, bazen derin bi' okyanustan, bazen olmayan yerden, bazen de yanı başımızdan gelir hiç mi hiç belli olmaz daha önceleri aşk hakkında kestiğim bi' ahkam var bknz. sanırım kafidir :)
En sevdiğim blog diye bişi yok arkadaşlar benim kimi sevip sevmediğim bellidir zaten daha önceleri bloguma link koyuyordum okuduğum insanlara daha kolay ulaşmak adına bir taraftanda paylaşmış oluyordum ama bi' gün densizin birisi beni linkler kısmından silermisin hiç bi' arkadaşıma link verdirmiyorum diye bi' yorumda bulununca o an o kişinin blogu en sevmediğim blog oluverdi ve linklerin hepsini kaldırdım. Şimdi sık kullanılanlar diye bir yer var ordan yararlanıyorum. Ben sık kullanılanlar listemi seviyorum :)
Bana bu çemkirikleri sunma şansını veren deli kadın cnsya teşekkür ediyorum ve mimsiz geçmek istemiyorum. Bu günlerde kafasını dağıtması gereken çok sevdiğim ev arkadaşım mourtutia'yı mimliyorum hemde 3-5 kere :)
Haydin canlar baş baş kolay gele.. (mineden çalınmış bi' repliktir :)